Aradığınız sağlığa ulaşılamıyor
‘Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi’ sözü üzerine kompozisyon yazdırırlardı bizlere okullarımızda. Bizler de sağlığın olmazsa olmaz olduğunu çocuk gözüyle, süslü süslü anlatırdık. Maalesef ki artık ne muteber bir devlet halk için ne de sağlığımız var. Aradığımız sağlığa ulaşılamıyor.
‘Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi’ sözü üzerine kompozisyon yazdırırlardı bizlere okullarımızda. Bizler de sağlığın olmazsa olmaz olduğunu çocuk gözüyle, süslü süslü anlatırdık. Maalesef ki artık ne muteber bir devlet halk için ne de sağlığımız var. Aradığımız sağlığa ulaşılamıyor.
Oysaki devasa hastaneler yapıldı. Apartman altlarına, gecekondu evlere bile aile sağlığı merkezleri açıldı. Hemen her şehre birkaç tane tıp fakültesi açıldı kağıt üstünde ve olmayan fakülte hastaneleri var ama sağlığımız yok.
Aslında bu durum beklenmeyen bir durum değil. Sağlığı alınır satılır bir meta haline dönüştüren ve bundan rant elde eden sistemin doğal bir sonucu bu. Bu sistem bizlere sağlıksızlık ve ölüm, onlara ise rant getirdi. Bu yüzdendir ki bebeklerimizi yoğun bakımlarda kaybettik. Bu yüzdendir ki hastane kapılarında randevu beklerken hayatlarımız gitti.
Hatırlayın, dönemin sağlık bakanı, bir yılda dokuz yüz milyon hastaya baktıklarını nasıl gözleri ışıl ışıl anlatıyordu. Özel hastane zinciri sahibi bir sağlık bakanı için bundan daha güzel ne olabilirdi ki. Bizler sağlığımızı kaybederken, sermaye sahipleri ellerini ovuşturarak hastalığımıza sevindiler.
Hastane önlerinde sabahın erken saatlerinde başlayan ve alabildiğine uzayan muayene kuyruklarını artık görmüyoruz. Ne iyi tabi ki ama bu kuyruklar artık evlerde ve telefon başında. Bazı bölümlere randevu almak imkansız ama diyelim ki şanslısınız ve aldınız. Doktorunuza derdinizi anlatmak, muayene olmak ve tedavinizi düzenletmek için sadece ama sadece üç dakikanız var. Bu sağlık sistemini kuranlar için nitelik değil nicelik önemli. Bir başka anlatımla, bizler bu sistemde sadece birer sayıdan ibaretiz. Sağlığı önemsenmeyen ve ne kadar kazandırdığına bakılan sayılar. Diyelim ki bu aşamayı geçtiniz ve sizden görüntüleme tetkikleri istendi. Bunun için de birkaç ay beklemeniz gerekecek maalesef. Sonrasında ameliyatlar için, malzeme alımı için geçen aylar. Bütün bunları beklemek için zaman yok ve bir an önce sağlığınıza kavuşmak istiyorsunuz ve ulaşamadığınız sağlığı özel hastanelerde arıyorsunuz. Bunun içinde satmanız gereken bir şeyler veya harcamanız gereken ciddi bir birikiminiz olması gerek. Yani demem o ki bu sistem sağlık değil sağlıksızlık üretiyor hepimiz için.
Peki, biz hekimler ve sağlık emekçileri mutlu muyuz bu sistemde. Elbette hayır. Bir yanda ‘giderlerse gitsinler ‘diye vücut bulan değersizleştirme, bir yanda performans ve ciro baskısıyla üç dakikada muayeneler, bir yanda ‘kölelik’ düzeni diyebileceğimiz çalışma koşulları, bir yanda güvensiz ve güvencesiz çalışma ortamları. Ve tabi ki şiddet.
Sağlıkta şiddet politik bir tercih ve bu çökmüş sistemden rant devşirmeleri için şiddete ihtiyaçları var. Sağlığına ulaşamayan yurttaşlarla, kölelik düzeninde çalışan bizleri karşı karşıya getiriyor bu sistem. Alınamayan ve sunulamayan sağlık hizmetinin sorumlusu olarak yurttaşlarla sağlık emekçilerini, en gergin zamanlarında karşılaştırıyor ve bu sistemi kuranlar o anda ortalıkta görünmüyor.
Bizleri hasta eden, öldüren bu sağlık sitemi çökmüştür. Hepimizin mutlu olacağı, hak ettiğimiz sağlığa ulaşabileceğimiz bir sağlık sitemi ve daha iyi bir hekimlik ortamı mümkün. Hastalığı değil halkın sağlığını merkeze koyan, koruyucu sağlığı önceleyen bir anlayış gerekli. Bunu da ancak hekimler, sağlık emekçileri ve yurttaşlar birlikte talep edecek ve bunun için birlikte mücadele edecek. Yoksa onlar servetlerini katlarken, bizler hastalanmaya ve ölmeye devam edeceğiz. Sağlıkla kalın.