Popüler olan mı, kıymetli olan mı?
Günümüzde bir şarkının hafızamıza kazınması, çoğu zaman yalnızca bir sosyal medya algoritmasının insafına kalmış durumda. TikTok’ta 15 saniyelik bir videoyla milyonlara ulaşan bir ezgiyi ne kadar süre hatırlıyoruz? Belki bir yaz mevsimi boyunca. Belki de yalnızca bir tatil anısına iliştirip unutuyoruz. Çünkü artık müziği biz seçmiyoruz; karşımıza çıkarılanlar arasından, en çok tekrar edileni benimsiyoruz.
Ne var ki bu tekrar, değerin değil, görünürlüğün bir yansıması.
Bir dönem vardı ki, yeni bir albüm beklemek bir heyecandı. Kasetlerin kurdelesi özenle sarılır, CD’lerin yüzeyi çizilmesin diye pamukla temizlenirdi. Çünkü o albümlerde hikâyeler saklıydı: Aşkı anlatan bir parça, ayrılığı içimize işleyen bir diğeri, yalnızlığı tarif eden bir başka eser… Her şarkının ruhu, her dizenin derinliği vardı. Bugün ise çoğu parça, dijital dünyanın fon müziği hâline geldi. Yani: fon var, ruh yok.
Popülerlik artık hızla tüketmenin yeni adı oldu. Oysa kıymetli olan, vakit ister, dikkat ister, bağ kurmak ister. Kıymetli olan zamana direnir, popüler olan ise zamanla silinir.
Bir çocuğun bir gün “Barış Manço kim?” diye sorduğunu düşünelim. Bu soruya kaç TikTok videosuyla yanıt verebiliriz?
Ya da Sezen Aksu’nun “Gülümse biraz, gülümse…” diye başlayan o içten çağrısı, kaç milyon görüntülenmeye eşdeğerdir?
Bu yüzden artık müzik listelerine değil, kalp listelerine güvenmemiz gerekiyor.
En son ne zaman bir şarkıyı dinleyip sustunuz?
En son ne zaman bir ezgi sizi olduğunuz yere mıhladı?
Müzik yalnızca eğlendirmek için değildir. Ruhun, kendisiyle baş başa kaldığı, iç sesin yükseldiği, zamandan kopup derinleştiğimiz bir yerdir. Eğlence geçicidir. Derinlik ise kalıcıdır.
Ve biz, geçiciliğin kutsandığı bir çağda yaşıyoruz. Her şeyin hızla akıp gittiği, derinliğin yüzeyde boğulduğu bir zamanda, belki de artık müziğin kendisi değil, bizleriz kaybolan. Dinlediğimizi zannederken hissetmiyor, ezberlediğimizi sanırken anlamıyoruz. Oysa bazı şarkılar vardır; yalnızca kulakta değil, insanın içinde, zamanla da değil, iz bırakarak yaşar. Belki de gerçekten kalıcı olan, çokça dinlenen değil; bir kere duyulup hiç unutulmayan o sükûnetli ezgidir.