Kulaklık çağında unutulan türküler

Bir şehrin hafızası bazen taş binalarda değil, melodilerin gölgesinde saklıdır. Gaziantep’in belleği de uzun havalarda, hoyratlarda, atma türkülerin sesinde yaşar.

Aranjör Kemal Ceyhan

Bir zamanlar mahalle aralarında, düğün meydanlarında, kahvehane radyolarında yankılanan bu ezgiler aslında kentin kolektif bilincini taşıyan en sahici kayıtlardı.

Türkü yalnızca bir müzik formu değil; toplumsal hafızanın sesi, kültürel kimliğin atlasıdır. “Bahçada yeşil çınar” bir aşk hikâyesini değil, aynı zamanda bir kentin damarlarını anlatır. Hoyratlar, kimi zaman bir annenin sabrı, kimi zaman işçinin alın teri, kimi zaman da sevdasının isyanıydı. Bugün ise bu atlasın sayfaları yavaş yavaş silikleşiyor.

Çünkü yeni kuşak, müziğin tam ortasında yaşasa da artık başka bir kulaklık çağının çocukları. Tramvayda, okul yolunda, kafelerde başlarını eğmiş, dijital listelerle kendi dünyalarını örüyorlar. Spotify’ın önerileri, YouTube’un akışı, sosyal medyanın popüler melodileri onların yeni arşivi. Bir yanıyla bu, evrensele açılmanın göstergesi; dünyanın şarkılarını öğreniyorlar. Ama diğer yanıyla kendi kültürel mirasları sessizce geride kalıyor.

Sorun şurada düğümleniyor: Bir toplum kendi türkülerini unuttuğunda yalnızca müziğini değil; hikâyesini de kaybeder. Çünkü türkü, bir toplumsal arşivdir. Antep fıstığı bahçesinde ter döken işçinin türküsü, kış gecelerinde soba başındaki sohbetin fonu, bir gelinin duvak altındaki gözyaşının en sahici tanığıdır.

Gençlerimiz dünya melodilerine kulak verirken kendi topraklarının ezgilerini de yeniden keşfetmeli. Çünkü kimlik, evrenselleşmek için önce yerelden beslenir. Kökleri olmayan bir müzik, ne kadar yüksek sesle çalınsa da kalıcı bir yankı bırakmaz.

Çözüm, türküleri nostaljik birer müze eşyası gibi saklamak değil; onları bugünün diliyle yeniden üretmektir. Okullarda, gençlik merkezlerinde, dijital platformlarda bu şehrin ezgileriyle buluşmak mümkün. Bir genç, “Bahçada yeşil çınar”ı kendi sesiyle söylediğinde türkü yeniden dirilir. Çünkü müzik, yaşandığı anda hayattadır; yalnızca hatırlandığında değil.

Gaziantep’in türkülerini yaşatmak, Gaziantepliliği yaşatmaktır. Çünkü bu şehir yalnızca mutfağıyla değil, melodileriyle de kültürel bir bütünlük taşır. Gençler kulaklıklarıyla kendi evrenlerini kurarken, o evrenin içinde biraz da kendi köklerinden gelen melodilere yer açarlarsa yarın çok daha güçlü bir kimlikle yol alacaklar.

Ve belki o zaman, hem dijital listelerde yeni şarkılar dönerken hem de mahalle aralarında bir hoyrat yankılandığında, bu şehrin asıl sesini yeniden işiteceğiz.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ