Panik atak: Korkunun kısır döngüsünü kırmak mümkün

Bugün sizlerle belki de pek çoğunuzun yakından tanıdığı, kimilerinizin ise sadece ismini duyduğunda bile rahatsızlık hissettiği bir konuyu konuşmak istiyorum: PANİK ATAK.

Psikolog Gökhan Bingöl

Sevgili okuyucularım,

Bugün sizlerle belki de pek çoğunuzun yakından tanıdığı, kimilerinizin ise sadece ismini duyduğunda bile rahatsızlık hissettiği bir konuyu konuşmak istiyorum: PANİK ATAK.

13 yıllık meslek hayatımda sayısız danışanımdan dinlediğim hikayelerde, panik atağın hayatları nasıl da kısıtlayıcı bir hale getirebildiğine defalarca şahit oldum. Ancak bilmenizi isterim ki, panik atakla başa çıkmak, hatta onu tamamen geride bırakmak mümkün.

Peki nedir bu panik atak? Genellikle aniden başlayan ve yoğun korkuyla birlikte fiziksel belirtilerin eşlik ettiği kısa süreli, ancak oldukça şiddetli bir durumdur. Kalp çarpıntısı, nefes darlığı, terleme, titreme, göğüs ağrısı, baş dönmesi, uyuşma, karıncalanma hissi gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Hatta kişi o an öleceğini, kalp krizi geçirdiğini ya da çıldıracağını düşünebilir. Bu korku o kadar yoğundur ki, kişi bulunduğu ortamdan kaçma, yardım çağırma veya güvende hissedeceği bir yere gitme ihtiyacı hisseder.

Panik Atak Neden Olur?

Panik atağın ortaya çıkışında tek bir neden yoktur. Genetik yatkınlık, stresli yaşam olayları, travmatik deneyimler, kişilik özellikleri (örneğin kaygıya yatkınlık), hatta bazı fiziksel sağlık sorunları bile tetikleyici olabilir. Beynimizdeki amigdala denilen korku merkezi, bir tehlike algıladığında vücudumuzun “savaş ya da kaç” tepkisini devreye sokar. Panik atakta ise bu sistem, gerçek bir tehlike olmasa bile aniden ve aşırı tepki verir.

Korku Döngüsü: Panik Atağın En Büyük Tuzağı

Panik atağı bir kez deneyimleyen kişi için en büyük tuzak, atağın tekrar edeceği korkusudur. Bu korku, kişinin belirli yerlerden, durumlardan veya faaliyetlerden kaçınmasına yol açabilir. Örneğin, kalabalık yerlere gitmekten, toplu taşımayı kullanmaktan, yalnız kalmaktan veya belirli fiziksel aktiviteleri yapmaktan çekinebilirler. Bu kaçınma davranışları, başlangıçta kişiye bir rahatlama sağlasa da, uzun vadede hayat kalitesini düşürür ve panik atağın kısır döngüsünü pekiştirir. Kişi kendini adeta bir kafesin içinde gibi hissetmeye başlar.

Ne Yapmalı?

Eğer siz de panik atak belirtileri yaşıyorsanız veya bir yakınınızda bu durumu gözlemliyorsanız, öncelikle bir uzmandan destek almaktan çekinmeyin. Psikologlar ve psikiyatristler, panik atakla başa çıkma konusunda size yol gösterecek bilgi ve deneyime sahiptir. Tedavi genellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve bazı durumlarda ilaç tedavisini içerir.

BDT, panik atağın arkasındaki yanlış düşünce kalıplarını ve korkuları tanımayı, onlarla başa çıkmak için yeni stratejiler geliştirmeyi hedefler. Nefes egzersizleri, gevşeme teknikleri ve kademeli olarak korkulan durumlara maruz kalma gibi yöntemler, kişinin korkuyla yüzleşmesini ve kontrol hissini yeniden kazanmasını sağlar.

Unutmayın, panik atak zayıflık belirtisi değildir. Milyonlarca insan bu durumla mücadele ediyor ve önemli bir kısmı başarılı bir şekilde iyileşiyor. Kendinize karşı şefkatli olun ve yardım istemekten çekinmeyin. Korkunun yarattığı kafesten çıkmak, özgürleşmek sizin elinizde. Yeter ki ilk adımı atmaya cesaret edin.

Sevgiyle kalın.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ