Eğitimde Yeni Dönem: Nitelik, Özgürlük, Gelecek…

2025–2026 eğitim-öğretim yılına girerken, derinleşen ve çözüm bekleyen sorunlarımız velinin, öğrencinin, öğretmenin ve akademisyenin, yani toplumun büyük kısmının gündemini işgal etmektedir. Herkesin kafasında aynı soru var: Nitelik düşüşü yaşayan eğitimde, yeni dönemde nasıl önlem ve tedbirler geliştirilebilir?

Eğitimci Ali Ersönmez

Bir ülkede eğitimi dert edinmek hem herkesin hakkı hem de sorumluluğudur. Çünkü eğitim sistemi, bilgi aktarımından yaşam becerilerinin geliştirilmesine kadar, tutum ve etik değerleri şekillendirmede tahmin ötesi bir rol oynar. Eğitimin fonksiyonelliği, bireylerin ve toplumun yapabileceklerini genişletmek veya daraltmakta belirleyici bir güçtür.

Eğitimin gücü binlerce yıldır inkâr edilememiştir. Toplumlar, eğitim içeriğine ve planlamasına kendi hassasiyetleri üzerinden yön vermeye çalışmıştır. Çünkü eğitim, hem yaşama hem de topluma rehberlik edebilecek devasa bir alandır. Eğitim aydınlanmanın, sorgulamanın ve anlamanın kapılarını aralarken; aynı zamanda statükonun, gelenekselliğin ve iktidarın kurumlaşmasına yarayabilir.

Sokrates, kendini ve hayatı anlamaya çalışırken inceden inceye yargılanmış. Yaptığı sorgulama ve öğrenme farklı toplumsal kesimlerce ilgi gördükçe, dönemin egemen gücün tepkisini çekmiştir. Sokrates ve Platon’dan günümüze, birçok eğitim bilimci ve sosyolog, eğitim sistemlerinin yaşamsal nitelikten çok, ayrıcalıklı grupların devamlılığını hedeflediğini vurgulamaktadır.

Gustave Le Bon ise kitle psikolojisini ve kitlelerde filizlenen fikirlerin anlaşılması için eğitimi irdelememizi anımsatır. Ona göre bir ülkenin gençlerine verilen eğitim, o ülkenin gidişatını öngörmek için önemli bir göstergedir. Eğitim, kitlelerin ruhunu şekillendirir; yapıcı algı ve yaratıcılık doğrudan eğitim yapısıyla ilişkilidir. Toplumları çürüten kayıtsızlık veya tarafsızlığın da eğitimin gücüyle bağlantılı olup olmadığı ciddiyetle ele alınmalıdır.

Öğrencilerin geleceği, yetişkinlik dönemleri ve içine düşecekleri gerçek dünya hepimizin dünyasıdır. Bireyin yeteneklerini, farkındalıklarını ve iradesini destekleyen; özgürleştirici bir eğitim sistemi tasarlamak öncelikli olmalıdır. Eğitim, bireysel faydacılık ve çıkarcılıktan ziyade, herkesin kendini özgünce deneyimleyip ve ortak güvenli bir geleceği tasarlayabileceği bir alan olmalıdır.

Okul yılları, insanın etkili, önemli ve verimli olabileceği çağdır. Bu yıllar, zihinsel keskinliğin geliştirildiği, öz kimliğin canlandığı ve duygusal olarak pozitif yükselişin sağlandığı bir dönem olmalıdır. Dünya deneyimleri gösteriyor ki, sınav esaslı, üstün başarı odaklı veya sadece meslek kazanımı hedefleyen eğitim, insanı tüketmekte ve içine kapanan bireyler yetiştirmektedir. Ders kitaplarını ezberlemek, zekâmızı geliştirmez; deneyim, gözlem ve yorumlama esas alınmalıdır.

Unutmayalım: “Fikirler doğal ve olağan ortamlarda oluşur.” Çocukların ve gençlerin gözleri, kulakları, elleri, zihinleri ve kalpleri serbest olmalıdır. Eğitim sistemi, onların hayat içindeki deneyimleri gözlemleyip, yorumlayıp çareler üretebilecekleri bir ortam sunmalıdır.

Ayrıca, eğitim nitelikli, kamusal, laik, demokratik, bilimsel ve anadilinde olmalıdır. Eğitime ayrılacak ödenek, en yaşamsal yatırımdır. Her bireyin eğitim hakkı, aynı zamanda nitelikli yaşam hakkını da içerir.

Tüm geçmiş eğitim deneyimlerinden ders çıkararak ve eğitimdeki yetersizliklerle cesurca yüzleşerek, yarına güvenle yürümek zorundayız.

Kaynaklar ve Alıntılamalar:

Sokrates ve Platon: Antik Yunan filozofları, sorgulama ve eğitim anlayışları üzerine klasik kaynaklar ve felsefi yorumlar.

Gustave Le Bon – Kitlelerin Psikolojisi

Ulusal Eğitim Raporları ve İstatistikleri: OECD, TUİK ve MEB Raporları.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ